-O da zor bir şey mi, getir
buraya, diyerek yünü yemiş ve Tasuta’nın güzel giysiyi serdiği yatağın
üzerine pislemiş, üzerine bir şey ört onun, diyerek çıkıp gitmiş. |
Annesi geldiğinde: |
-Yaptın mı, yavrum, diye
sormuş. |
-Evet, anneciğim,
yatağın üzerinde duruyor. |
Kadın sevinçle koşup
baktıysa, yatağın ortasında havluyla örtülmüş kocaman, taze bir mayıs
duruyor! Öfkeden mosmor olmuş: |
-Bu nasıl oldu, demiş. |
Küçük kız nasıl olduğunu
anlatmış. |
Kalkık burunlu, mavi
gözlü kadın kızına ne iyi ne kötü bir söz söylememiş, hışımla üvey
kızına dönüp: |
-Kırmızı gözlü babanı
çağır, demiş. |
-Ne istemiştin, canımın
içi, demiş adam rengi atarak. |
-İstediğim, demiş, - o
ineği kesip bize yedireceksin! |
Tasuta koşup gitmiş, ak
alınlı ineğe duyduklarını söylemiş: |
-Çabuk kaç, saklan,
demiş. |
-Olmaz, demiş ak alınlı
inek, nereye gidersem gideyim beni bulurlar. Onun yerine şöyle yapalım
daha iyi: Benim etimden sen yeme. Onlar beni yedikten sonra kemiklerimi
bir tane bırakmadan topla, şu otladığım yuvarlak tepenin eteğine göm.
İşin kötü gittiğin |
Ak alınlı ineği kesip
pişirmişler, köylüyü toplayıp yedirmişler. Avluyu Tasuta temizlediği
için bir tane bırakmadan bütün kemikleri toplamış ve götürüp yuvarlak
tepenin eteğine gömmüş. |
Aradan
zaman geçmiş, bir gün köye hanın habercisi gelmiş: |
-Hepinize selam olsun,
demiş, - beyimizin kolu kırıldı da ona çepşako yapacaklar; gelin,
oynayın, eğlenin! |
Sıkılıp oturan anne
kızın da aradığı buymuş, gece olunca çepşakoya gitmek için
hazırlanmışlar: |
- Oraya soylu gençleri
gelecek, demiş mavi gözlü kalkık burunlu kadın, -kendini beğendirmeye
çalış, yavrum, evlenme çağın geldi. |
-Ne olur beni de
götürün, diye yalvarmış Tasuta, - ben hiç çepşako görmedim. |
-Tabii, demiş üvey
annesi, senin gibi pasaklıyı sokarlar hanın haçeşine ! Bu azıcık yünü
dit, oyalanırsın, diyerek bir yün çilesi atmış ona ve çirkin kızını
alıp çepşakoya gitmiş. |
Tasuta ağlamış, ağlamış;
sonra ak alınlı ineğin söylediği aklına gelmiş ve koşarak yuvarlak
tepenin yanına gitmiş, üç kez seslenmiş. Seslenir seslenmez tepe ikiye
ayrılmış, içinden güzel iki kır at koşulu bir fayton çıkmış. Faytonun
içinde alacalı bir sandık duruyormuş. Tasuta sandığı açmış, içinden
ipek elbiseyi çıkarıp giymiş, altın kemeri beline bağlamış, dışepı’ayı
da başına takmış. Sandıkta küçük bir altın yüzük de varmış, onu da
parmağına geçirmiş ve faytona binip yola çıkmış. |
-Allah
allah, çepşakomuza peri kızı geldi, diyerek hürmetle karşılamışlar ve
parmaklarının ucundan tutarak haçeşe götürmüşler. |
“Peri kızı geldi,
çepşakomuz kutlu oldu, beyimiz çabuk iyileşecek” diyerek izzet ikramda
bulunmuşlar, oynatmışlar, eğlendirmişler. Oradakilerin ondan başka
konusu yokmuş. Hanın oğlu da Tasuta’dan gözünü ayıramıyormuş. Bizim
anne kız da tanıyamamışlar onu; tövbe estağfurullah, böyle güzelliği
olan padişahın kızı değilse peri kızıdır diyerek bir köşede durmuş onu
izliyorlarmış. |
Hava aydınlanmaya
başlayınca Tasuta telaşlanmış: |
-Aman Allahım, gitme
vaktim geçiyor, demiş. |
-Dur, acele etme peri
kızı, yanına atlı refakatçi verelim, diyerek hanın oğlu atılmış, elini
tutmuş. |
Elini tuttuğunda, diğeri
kurtarmak için çekince küçük yüzüğü parmağından çıkmış ve düşmüş,
zıplayarak yuvarlanıp gitmiş. Tasuta bunu fark etmeden faytona atlamış,
iki kır at ileri atılıp göz açıp kapatıncaya kadar uzaklaşmış. Peri
kızının arkasından çıkan kalabalık ardından bakakalmış. |
Gün ışıyıp hanın oğlu
biraz uzanmak için dışarı çıktığında, güneşte parlayan altın yüzüğü
görüp yerden almış: |
-Vallahi, demiş, bu dün
akşamki peri kızının yüzüğü. Yer gök şahidim olsun ki bu yüzüğün
sahibini bu dünyadaysa onu bulacağım. |
Handan izin alıp
huarasına atlamış ve bütün Kabardey’i dolaşmış: Prens, özden, basit
halk, köle ayırmadan bulduğu kızın parmağına yüzüğü takmaya çalışıyor,
ama yüzük olmuyormuş. Bulamadan dönerken, biraz dinlenmek ve bakmak
için Cılahsteney’e uğramış. Hanın oğlu umudunu yitirmiş halde köye
geldiğinde mavi gözlü kötü kalpli kadın, kandırarak çirkin kızını
vermek amacıyla hemen gitmiş, Tasuta’yı bodruma kapatıp hanın oğlunun
karşısına dikilmiş: |
-Beyim, o aradığın
burada, demiş. |
-Nerede, diye delikanlı
atından aşağı atlamış. |
-Küçük yüzüğünü ver de,
bak, benim ay yüzlü kızıma nasıl uyuyor! |
Yüzüğü almış, ne
yaptıysa da koca kızının küçük parmağına geçirememiş. Ovmuş,
sabunlamış, bir türlü olmamış. Olmadıkça zorlayarak, tombul parmağını
çevirip bükerek kızı avaz avaz bağırtıyormuş. |
-Boyu devrilsin senin de
doğuranın da, diye söylenirken mavi gözlü kalkık burunlu kadın yüzüğü
düşürmüş, yüzük zıplayıp bodrumun kapısının önüne doğru yuvarlanmış. |
Hanın oğlu yüzüğü almak
için gidince bir ağlama sesi duymuş. Bodrumun kapısını tekmeyle vurup
açmış. Bir baktıysa içeride güzeller güzeli bir kız oturuyor; yüzüğü
taktığında tam tamına uymuş. |
-Ölümün üzerinden
atlamadan onu bu avludan çıkaramazsın, diyerek üvey annesi önüne
dikilmiş. |
Tam o sırada ormandan
Tasuta’nın babası gelmiş: |
-Dinleme o cadıyı,
demiş, - kızın sahibi benim, sana veriyorum. O zavallı bu mavi gözlü
zalimin elinden çok çekti. Tasuta’nın çektiklerini de kendi
çektiklerini de hanın oğluna anlatmış. |
Köylü de toplanmış,
bunları duyunca mavi gözlü kalkık burunlu kadını yakalamışlar, eyere
alışmamış iki atın üzerine bağlayıp salmışlar. |
O anda yuvarlak tepe
sarsılmış, ikiye ayrılmış, içinden Tasuta’nın annesi sapasağlam çıkmış.
Büyük bir düğün yaparak güzel Tasuta’yı hanın oğluna vermişler. Hanın
oğlunun seyisine de mavi gözlü kötü kalpli kadının kızını vermişler.
İkisi de şimdi bolluk ve mutluluk içinde bizim köyün en ucunda
oturuyorlar.
Nart Tlepş |
Nart Tlepş nartların en ulularındandır. Nart halkının tüm araç ve
çereçlerini yapmak, yeni buluşları ile halkın yaşamını kolaylaştırmak
onun görevleri arasındadır. Her türlü madeni işleyip olağanüstü
güzellikte araçlar yapar. Maden çağı uygarlığı aşamasının ve Nart
toplumunun yeni buluşlarının simgesidir. |
Halkın gözünde çok güçlüdür. Ünlü Seteney Guaşe ile kimi zaman
yardımlaşarak, toplumsal sorunları çözerler. Kimi zaman da birbirlerine
ters düşerler. Setney Guaşe kızgın taş parçasını Tlepş'e kırdırarak
Sosrikua'nın doğmasını sağlar. Sosrikua'yı maşası ile suya daldırarak
çelikleştiren yine Nart Tlepş'tir. |
Sosrikua'nın bir kahramana yaraşır biçimde eğitilmesini, silah
kullanmasını öğrenmesini Seteney'in önerisi üzerine yine Nart Tlepş
üstlenir. Bu manevi çocuğunun silah kullanma çağına geldiğini anlayan
Seteney, Tlepş'e sihirli silahlar ısmarlar. Kahramanımız bu yönü ile
Grek Mitolojisinin topal ve çirkin tanrısı, ateş ve demircilerin piri
Hephaistos'u anımsatır. Akhilleus Troya savaşlarına giderken annesi
Thetis Hephaistos'a giderek oğlu için efsunlu silahlar yapmasını ister. |
Topal Hephaistos tanrıçaların en güzeli Aphrodite ile evlidir. Gerçi
Tlepş ile Seteney Guaşe'nin evli oldukları pek anlatılmaz, ancak
ilişkileri adı geçen Grek tanrılarını anımsatmaktadır. Bu benzerliğe
karşın Tlepş'in tüm buluşları toplumun yararınadır. Hephaistos ise
devamlı kin güden ve kötülük düşünen bir tanrı olarak tanımlanır.
Buluşlarını kendisi ile alay eden, kendisini küçümseyen diğer tanrılar
aleyhine kullanır. Hatta topal olduğu için oğlundan utanan annesi
tanrıça Hera bile onun şerrinden kurtulamaz. Topal tanrı, içine
zincirler sakladığı bir taht yaparak annesine götürür. Hera tahta
oturunca zincirlerle bağlanır ve bir daha kurtulamaz. Kısacası topal ve
çirkin oluşundan aşağılık duygusuna kapılmış olan Hephaistos kötülük
yapmaktan kendisini alamayan bir mitoloji kahramanıdır. |
Oysa Tlepş güçlüdür, cesurdur. Tarım araçlarından döküm araçlarına,
silah yapımına kadar tüm uygarlık gereksinimlerini toplum yararına
yapar. Buluşlarında en yakın danışmanı ve yardımcısı Seteney'dir.
Abazin Halk Destanlarından Türkçeleştirdiğimiz aşağıdaki text bunun en
güzel örneğidir. |
"Nartlar güçlü ve insanüstü ırktı. Sert mizaçlı idiler. Büyük bir halk
idi Nartlar... Çok güçlü atları vardı, alp (mitolojik olaylarda geçen,
dağlara uçarak çıkan kanatlı at türü) soyundan gelen. Toplumsal
düzenleri vardı. Sorunlarını yaşadıkları Guım (kuma) ırmağı kıyısında
toplanan kurultayda çözümlerlerdi. |
Evlenmiş, çok güzel ve akıllı bir kadın yaşardı aralarında. Seteney
guaşe bilge idi, O nartların her derdine derman olurdu, felaketlerde,
kıtlık yollarında, savaşlarda halkına yol gösterirdi, başı derde düşen
ona koşardı. |
O çağlarda nartlar çok yaşarlardı; ikiyüz, üçyüz yıl kadar... Uzun
yaşamlı olurd Nart halkının bireyleri... Bu uzun yaşamlı halkın
arasında Seteney'in belli bir yeri vardı. Aynı çağlarda Nartlar'ın
demirci ustası tlepş de yaşamaktaydı. Seteney sık sık Tlepş'in
dökümhanesine giderdi, "Örsü taştan, çekicide ağaçtan oldğu için
yoruluyor" diye üzülürdü. Bir gün "Tlepş'in örsü ve çekici demirden
olsa bu kadar yorulmazdı" diye düşünen akıllı kadın bir ağaç parçasını
yontarak bir takım örs ve çekiç maketi yapar, çekiç maketinin tam
ortasını delerek sap takılacak yeride belirtir. Onuru kırılmasın diye
Tlepş'e söylemez, gizlice gidip yaptığı maketleri dökümhanenin
penceresinden içeriye bırakır. sabah olup Tlepş iş yerini açtığında
ağaç maketlere bakar bir süre, nerden geldiğini anlayamaz. ancak
bunların örs ve çekiç modeli olduğunu kavrar hemen. "Bu örs olmalı, bu
da yanılmıyorsam çekiç" diye söylenir kendi kendine...Önce örsü döker
demirden, sonra çekici şekillendirir makete uygun biçimde... Ortasına
açtığı delikten de sap takar. Böylece Tlepş'in takımı tamamlanmış olur.
Ama çalışırken yine zorluk çeker. Ateşten aldığı kızgın demir parçaları
ellerini yakmaktadır. Bir tutacak yapmak gelmez aklına. O güne dek bir
akıllı çıkıp da bir kerpeden veya maşa yapmayı düşünmemiştir henüz. |
Dökümhaneye sık sık uğrayan Seteney durumu izler bir süre, fakat bir
yolunu bulamaz, ne yapsa da Tlepş'in ellerini yanmaktan kurtarsa?... |
Derken birgün, Seteney suya giderken yolda iki küçük yılan yavrusu
görür. Yılancıklar boyunlarını birbirinin üzerinden geçirmiş,
uyumakta... Sarmaş dolaş yatan yılanlara bakarken Seteney'in aklına bir
fikir gelir, bir dal parçasına taktığı yılanları, şekilleri bozulmadan
Tlepş'e götürür: "Tlepş, Tlepş ilginç, çok ilginç bir şey buldum. Örsün
çekicin tamam, bunun gibi demirden bir şey yapda ellerin yanmaktan
kurtulsun.." |
Tlepş boyunlarındanbirbirine çakılmış yılan ölülerine bakar, bakar da
onların biçimlerini erimiş demirden biçimlendirir. Maşa veya kerpetenin
bulunuşu böylece seteney'in parlak zekasından doğar. |
Kahramanımız yararlı buluşları, gücü, haksızlıklara baş kaldırışı ile
günümüze dek çeşitli ozanların ve yazarların esin kaynağı olmuştur.
Ömer Seyfettin'in "Diyet" öyküsündeki demirci kahramanından, Yaşar
Kemal'in "Ağrı Dağı Efsanesi"ndeki Demirci Hüsso'ya değin çeşitli
yazarlarca işlenen demirci motifi Nart Tlepş ve Greklerin Topal
Hephaistos'unun edebiyata yansıması biçimidir bizce...
Nart
Sosrıkua |
Kuzey Kafkasya Halk Destanlarının ünü en yaygın olan kahramanıdır
Sosrıkua. Her çağda, her dönemde Nart Destanlarının bilinen
kahramanıdır. Diğer kahramanlarından hiç biri Sosrıkua kadar ünlü
değildir. |
Sosrıkua'nın doğuşu ile ilgili öykü çok ilginçtir. Ünlü Nart kadın
kahramanı Seteney Guaşe Bakhsan Irmağı kıyısında çamaşır yıkarken
Nartların sığırtmacı onu görür ve güzelliğine vurulur. Fırlayıveren aşk
oku, karşı kıyıda üzerinde çamaşır yıkanan taşa çarpar. Taş hemen
ısınmaya ve büyümeye başlar. Seteney sıcak taşı eteğine sararak Nart
Tlepş'in dökümhanesine götürür. Tlepş büyük çekici ile taşı kırar,
içinden ateş saçan, kor halindeki Sosrıkua çıkar. bu nedenle Nart Tlepş
ile Seteney Guaşe'nin oğlu sayılır Nart sosrıkua... |
Sosrıkua'nın bir kaya parçasından doğuşu Grek mitolojisindeki "Cyclop",
ve Türk Destanlarındaki "Tepegöz"ün doğuşu motifi ile benzerlik taşır.
Bu üç destan kahramanının doğuşu taş orijinli bir motifte birleşmiştir. |
Sosrıkua isminin etmolojik araştırması da doğuşunu anlatan öyküyü
tamamlamaktadır. Kabardey - Besleney - Abazin şiveleri ile "SOSRIKUA",
Abzekh, Şapsığı, Bjeduğ, Kemırguey, Hatıkuey vb. batı adiğe gruplarının
şivesi ile "SaWsıruk" olan ismin hece hece bölünerek incelenmesi
yukarıdaki savımızıdoğrulamaktadır. Şöyle ki; |
"So-sı-rı-kua" veya "Saw-sı-rı-ko" sözcüğünde; |
"Se", bıçak veya kılınç anlamındadır. "Sır" veya "stır", sıcak
anlamındadır. "V(vo)" vvurmak veya ateş etmek anlamındadır. |
"Kue" yada "ko" oğul anlamındadır. Kişi veya aile isminin sonunda
kullanılan bir takıdır. |
Adiğe dilindeki "Sosrıkua" isminin anlamını bölmeye göre ele alırsak,
"Saw-sır", "Şa-we-stır", sıcak çocuk, ateş saçan, yakan erkek çocuk
anlamına gelir. |
Nart kahramanlarının en ünlüsüdür demiştik Sosrıkua için. Onsuz Nart
öyküleri çok yavandır. Bu destan kahramanımız öykülere o denli
damgasını vurmuşturki, başta uluslarda Prometheus veya Akhilleus
olmuştur, biraz da Adonis'tir Sosrıkua'mın Çerkes mitolojisinde... |
İnsanoğluna sunduğu yararlı buluşları nedeni ile çağ çağ, kuşakların
gönlünde yüzyıllardır taht kurmuştur. Ateşi, darı tohumunu halkına
getirmiş, şarap mayalamasını onlara öğretmiştir. Sosrıkua ile ilgili
dizelerde Kuzey Kafkasya boyları söze "Sosrıkua Di Nekhu, Sosrıkua Di
Khan", " Sosrıkua ışığımız, Sosrıkua oğlumuz, yiğidimiz" nitelemeleri
ile başlar. |
Tanrılardan ateş çalarak insanlığın uygarlık aşamalarında yerine
getirdiği görevi Greklerin Prometheus'una benzer. ancak, ateşi insanlar
için çalan bir kahramanın ismi daha geçer Nart Destanlarında, Nesren
Jak'e ile Sosrıkua çoğu destanlarda aynı motiflerde birleşirler.
Çelikten vucudu, et ve kemikten diz kapakları ile bir yerde
Akhilleus'un ta kendisidir. Tlepş'in demirci çekici ile ateş saçarak
doğan kahramanımız, dizinden maşa ile tutularak suya daldırılmış ve
vucuduna su verilerek çelikleştirilmiştir. Düşmanları onu insan
özelliği gösteren dizlerinden vurmak isterler. Maşanın altında kaldığı
için su verilemeyen ve et kemik olarak kalmış dizlerinden... |
Aynı şekilde Akhilleus'un annesi Tanrıça Thetis oğlunu doğurunca
yıkamak için Stys ırmağına batırmış, böylece onu silah işlemez hale
getirmiştir. Ancak annesinin eli altında kalan topukları su ile temas
etmedikleri için et ve kemik olarak kalmıştır. Troya kuşatmasında
Hector'un attığı okun topuğuna saplanması üzerine ölmüştür. |
Çoğu destan textlerinde Sosrıkua, atılgan, gençliğinin verdiği coşku
ile pervasızdır. Ancak onun Sınırlayan temkinli Nart yaşlıları vardır.
Wezırmes, Tlepş gibi... annesi Seteney Guaşe genç sosrıkua'yı bu yaşlı
nartlara teslim etmiştir. ateşin Tanrılardan ya da devlerden
kaçırılması, darı tohumunun halka verilmesi, şarap mayalamasının halka
öğretilmesinden tutun da Nart Tlepş'in orağı bulmasına dek Nart
halkının uygarlık aşamalarında Nart Sosrıkua'nın büyük katkıları
vardır. atı Tığujey, denizatı Tanrıçası Psıtha Guaşe tarafından Nart
kahramanı Pice'ye armağan edilen kanatlı atın yavrusudur. Grek
Mitolojisinde Pegasus motifinde de bu kanatlı atı görmekteyiz. Onunla
bir sıçrayışta Kafkasların en yüksek doruklarına, Oşhamahue (Elbruz)
tepesine ulaşır. Savaşlarda Nartların önünde uçarak düşmana saldırır. |
Sosrıkua motifi şu veya bu isim altında, hangi adla olursa olsun, ilk
çağ ozanlarından Homeros, Aişkilos'tan Tevfik fikret'e kadar ozanların
şiirlerinde değişmeyen, eskimeyen bir kaynak olmuştur. Başka bir
deyişle uygarlığın ve yeniliklerin simgesi olmuştur. Dünya mitolojisi
ve Literatüründe günümüze dek yaşaya gelmiştir.
Seteney
GUAŞE |
Kuzey Kafkasya Halk Destanlarının sembolü olmuştur Seteney Guaşe.
Güzeldir, bilgedir, Nart kurultaylarında çözümlenemeyen toplumsal
sorunlar O'nun dudakları arasından çıkan sihirli bir kaç söz ile
hallolur. |
Yarı tanrıça - yarı insan bir özelliği vardır. Grek mitolojisinde de
rastlarız bu tür kahramanlara, örneğin, Achilleus, Hector, Agamemnon,
Paris yarı tanrı - yarı insan kahramanlardır. Ne var ki Grek
mitolojisinde kadın kahramanların çoğu salt tanrıça niteliği gösterir.
Athena, Hera Aphrodite, Artemis bu tür tanrıçalardır. Seteney Guaşe ise
Kuzey Kafkasya mitolojisinde tektir. Saydıpımız Grek tanrıçalarının
kimi özelliklerini tek kişilikte birleştirmektedir. Güzelliği ile
Aphrodite, cesur ve bilge oluşu ile Athena ve Hera'dır. Biraz da
Artemis'tir Kuzey Kafkasya Mitolojisinde Seteney... |
Demirci Tlepş ile olan ilişkisi, aphrodite ile ateş ve demirciler
tanrısı topal ve çirkin Hephaistos arasındaki bağa benzer. Seteney'in
çok yönlü işlevlerine kıyasla Grek tanrıçalarının işlevleri tek
yönlüdür. Seteney'in farklı özellikleri Grek Mitolojisinde ayrı bir
tanrıça ile simgelenmiştir. |
Seteney için bilgedir demiştik, Büyük Nart Kurultaylarının çözemediği
toplumsal sorunları çözer demiştik. Bu özelliği ile batılı
araştırmacıları ve Kafkasologları yanlış yanılgılara itmiştir
Seteney... Bu bilim adamları nart topluluğunu, dolayısıyla Kuzey
Kafkasya boylarının anaerkil (Matriarkal) bir yapıya sahip oldukları
kanısına varmışlardır. Anaerkil savına dayanak olarak da Sosrıkua'nın
"Seteney oğlu Sosrıkua" (Seteneyko Sosrıkua) olarak tanımlanmasını
göstermişlerdir. Oysa bu durum Seteney'in güçlü kişiliği nedeniyle
yalnız Sosrıkua için geçerlidir. Sosrıkua dışında annesinin adı ile
anılan Nart kahramanı yoktur. sosrıkua ve Seteney'in Kuzey Kafkasya
Mitolojisindeki etkinlikleri Kuzey Kafkasya boylarının geçmişte salt
anaerkil bir yapıya sahip olduklarını kanıtlamaya yetmez. Her toplumda
olduğu gibi belli bir zaman kesiminde anaerkil bir düzene
rastlanabilir. ancak Seteney Guaşe ile ilgili textlerin yoğun bir
biçimde söylendiği çağlarda Kuzey Kafkas boylarının anaerkil süreyi
tamamlayıp tamamlamadıklarını gösterir kesin deliller henüz
saptanamaıştır. |
Kuzey Kafkasya toplumlarının Abazin-Abhaz-Adiğr gruplarında bu
kahramanı Seteney ismi ile yaşıya gelmiştir. Osetin-Karaçay-Balkar
dillerinde Şatana veya Satana şeklinde değişikliklere uğramıştır. |
Seteney ismi günümüz Kafkas dillerinde çiçeklerin en güzeli olan "Gül"
anlamında kullanılmaktadır. Dolayısı ile kadın güzelliği ve erdemin
sembolü olan bu destan kahramanının güzelliği, çiçeklerin en güzeli
olan "gül-rosa" ile eş anlamlı tutulmuştur. Seteney sözcüğünün
ayrışımından gülden başka anlamlar da çıkabilmektedir. Şöyle ki; |
Adiğe şive grubunda "SE" sözcüğü bıçak, kılınç anlamında
kullanılmaktadır. "TIN" veya "TEN" sözcüğü vermek veya lutufta bulunmak
anlamındadır. "SETIN" bıçak vermek sözcüğü, belki de kahramanımızın
isminin kökü olmuştur. Çoğu araştırmacılar bu açıklamada
birleşmektedirler. Orta ve yeni çağlarda silahşör ve şövalyelerin
ödüllendirilişi, onlara soylu ünvanlar verilişi, kılınçla (hükümdarca,
özelliklede kadın hükümdarlarca) kutsanmalarından sonra olurdu. Batıda
olduğu kadar Türk-İslam geleneklerinde de bu özellikler son yıllara
kadar yaşamıştır (Kılıç kuşanma törenleri gibi). Bu uluslararası
gelenekle Seteney'in güçlü kişiliği birleştiğinde sözcüğün kökenine,
doğuşuna yaklaşabiliriz. Bu topluma düşünce ve davranışları ile yön
verebilen, Nart kahramanlarına önderlik eden kadın kahramanın onlara
silah vermesi, toplum için yöneticilik ve ünvanlar dağıtması olağandır.
Böyle bir araştırma ile gerçeğe yaklaşmakta birçok bilim adamı
birleşmektedir. |
Geriye aydınlatılması gereken bir husus kalmaktadır: gül ile Seteney
arasındaki ilişki, Kuzey Kafkasyalılar güzellikte ve bilgelikte eşi
bulunmayan bu kahraman ile çiçeklerin en göz alıcısı olan, bir
tanrıçaya yakışan "GÜL"ü şekilde ve anlamda birleştirmiştir. |
Gül ile Seteney isminin arasındaki ilişki bir rastlantı sonucu, Arapgir
ilçesinde yaşayan Hımsat adlı bir Kabardey nineden derlediğimiz bir
küçük text ile aydınlanmış olmaktadır. Bu texti burada kısaltarak
vermekteyiz: |
"Seteney bir gün evinin bahçesinde oturmuş sırma işlerken, uzakta dağ
yamacında, oğlu genç sosrıkua'nın devlerle kavgaya tutuştuğunu,
devlerin onu öldürmek için, dizlerinden yaralamaya çalıştıklarını,
bunun içinde dağdan Sosrıkua'nın üzerine demir tekerler
yuvarladıklarını görür. Oğlunun ölüm ile karşı karşıya olduğunu anlar,
gergefindeki sırma işlemesini bir tarafa fırlatarak oğlunu kurtarmaya
koşar. Bahçe çitinden atlarken ayağına beyaz güllerin dikeni batar,
ayağından damlayan kanlarla bir anda bütün beyaz güller kırmızıya
dönüşür. O günden bu yana Kuzey Kafkasyalılar kırmızı gül anlamına
gelen Seteney ismini kız çocuklarına ad olarak seçerler." |
Bu küçük text, Kuzey Kafkasya Mitolojisinde karanlık kalan bir kavramı
az da olsa aydınlatması bakımından önemlidir. Çünkü Hadağtle asker'in
"Nartlar"ında, ne Dumesil'in "Mythe et Epopee" adlı yapıtında, nede son
ıolarak 1975 yılında yayınlanan Meremkuıl Vladimir'in "Nartı Abazinsky
Narodny Epos" adlı yapıtında bu konu bu denli aydınlığa
kavuşturulamamıştır. Bu kısa öykü öteden beri savunulan Kuzey Kafkasya
ve Grek mitolojilerinin arasındaki benzerlik ve Grek mitolojisinin
Kafkasya mitolojisinden etkilenmiş olduğu savlarınıda desteklemektedir.
Tanrıça Aphrodite ile Seteney'in benzeşimi bu sav'ın bir bölümüdür.
Grek mitolojisine göre: "Kıskançlık yüzünden diğer tanrılar yakışıklı
Adonis'in üzerine bir yaban domuzu salarlar. Sevgilisinin yardımına
koşan Aphrodite'nin ayağına beyaz gülün dikeni batar. Yaradan akan bir
damla kan Tanrıçanın çiçeği olan beyaz gülleri kırmızıya boyar." Ancak
bu destan textinin Kuzey Kafkasya'dan Antik Grek'e geçtiğini ısrarla
savunmaktayız. Zira Antik Yunan dilinde "Aphrodite" sözcüğü ile "gül"
sözcüğü arasından etimolojik veya öyküsel hiçbir ilişki
bulunmamaktadır. Oysa Çerkes dillerinde gülün karşılığı hala Seteney
olarak yaşamaktadır. |
Nartların en yaşlısı Wezırmes'ten kendi oğlu genç Sosrıkua'ya kadar
herkesin akıl hocasıdır Seteney. Savaş ve barışa karar vermek, hasat
için yeni usuller bulmak, onun görevlerindendir. Hastalık, kıtlık,
deprem gibi doğal afetlerde toplumun son danışma mercii Seteney
Guaşe'dir. Adiyukh, Yemğazei Gıaşe, Psıtha Guaşe gibi kadın kahramanlar
salt güzellikte kadın olarak ün salmışlardır. Seteney Guaşe ise tek
başına bir karr ve yargı mercii gibi Nart halkını etkilemektedir. |
Doğan çocukalrın isim annesidir. Adını verdiği her çocuğun
kulağına üflemek onun toplumsal görevlerindendir. Kulağına üflemediği
çocuk geri zekalı olmağa mahkumdur. Bu konuda o denli bencilce
davranırki, işine burnunu sokan Nart Tlepş ile çatışmaktan ve onu
kırmaktan bile çekinmez. |
Seteney bütün bu özellikleri ile Kuzey Kafkasya sanatında, toplumun
isminde, zevkinde ve düşüncesinde destan çağından bugüne dek
yaşamaktadır. Her çağda güzelliğin, bilgeliğin, aklın, sağduyunun,
erdemin sembolü olagelmiştir. |
|
|
|